Homeopatinin genetik ve epigenetik ile ne ilgisi var? Çevresel etkiler, örneğin stres ve stresli deneyimler, genlerin aktivitesini etkileyebilir ve genetik materyalde bireysel yapısal değişikliklere yol açabilir.
Epigenetik değişikliklerden dolayı, varolan genetik; çevrenin gereksinimlerine uyum sağlar. Genetikçiler DNA kodunda saklanan bilgilerle uğraşırken ,örneğin; neden mavi gözleri, çarpık dişleri veya bazı hastalıkları miras aldığımızı açıklar, epigenetik, genler ve çevresel etkiler arasındaki etkileşimi araştırır.
“Bilim adamları, genetik bilginin nasıl okunacağını belirleyen genetik materyalin biyokimyasal bileşenlerini inceliyorlar. Helmholtz Zentrum München’deki Fonksiyonel Epigenetik Enstitüsü Direktörü Robert Schneider, “Bir bilgisayardaki donanım ve yazılıma benzer olduğunu hayal edebilirsiniz,” diye açıklıyor. “Genler bizim donanımımızdır, ancak yazılım olarak epigenetik, hangi bilginin nasıl kullanılacağına karar verir.”
Bu onları her bireyin sağlığı için bu kadar heyecan verici yapan şeydir. Genlerin aksine epigenetik bilgi esnektir ve çevreye ve yaşam tarzına bağlı olarak değişebilir. Yani genlerimizin toplamından daha fazlasıyız ve onları etkilemenin yolları ve araçları vardır.
Hücreler, vücudun okuyabileceği ve gerektiğinde deşifre edebileceği proteinler için kodlanmış planlar içerir. Bununla birlikte, tüm genler her hücrede aktif değildir. “Bütün insan hücre tipleri, aynı bilgiye sahiptir, ancak bunu farklı şekilde kullanırlar”. Örneğin; bir karaciğer hücresindeki kas, akciğer veya deri hücresinden tamamen farklı görevleri yerine getirebilmesinin tek nedeni budur.
Hücrenin fonksiyonlarına bağlı olarak, farklı genler aktiftir, bazıları okunabilir, diğerleri bloke edilir. Epigenome, genlerin kullanımı programından sorumludur. Epigenom, genleri açar veya kapatır, böylece vücut tarafından hangi gen bölümlerinin okunabileceğini ve proteinlere çevrilebileceğini kontrol edebilir.
Biz artık yaşam tarzı ve çevrenin genlerimizi değiştirdiğini biliyoruz. Stres, travma, hastalık, uykusuzluk, egzersiz, spor veya diyet, iklim değişikliği, ince tozlar ve tarım ilaçları (pestizide) vb…
Örnek; Sigara içmek, akciğer hücrelerinin epigenetik programını değiştirebilir ve bu durum da kansere yol açabilir. Veya düzenli spor yapmak, yaşlılık ve günümüzdeki birçok hastalıktan korur. Örneğin İsveçli araştırmacılar , deneklerinde üç aylık eğitimin, kas hücrelerinde 4.076 gende değişikliklere yol açtığını ve bunun kas büyümesi ve yağ dokusu üzerinde olumlu etkileri olduğunu gösterebildiler.
Kalıcı ve aşırı yeme, sırayla, metabolik hücreleri, obezite ve şeker metabolizması bozukluklarını kolaylaştıracak şekilde değiştirir.
Elde edilen bu değişikliklerin kalıtsal olarak bile alınabileceğini araştırmak için çığır açan bir keşifti. Uzun bir süre epigenetiğin kalıtımda hiçbir rolü olmadığı varsayıldı. Bugün anlıyoruz ki, çocuklar ebeveynlerinden yalnızca genetik bir plan almakla kalmaz, aynı zamanda yolda yanlarında bir epigenetik DNA okuma yardımı da alırlar.
Freiburg’daki Max Planck Enstitüsü’nün grup lideri Nicola Lovino ve ekibi, bunu meyve sinekleri üzerinde araştırdı. “Sonuçlarımız, üreme sırasında yalnızca bir nesilden diğerine aktarılan epigenetik talimatların değil, aynı zamanda embriyonun gelişimi için çok önemli olduklarını gösteriyor.”
Yeni yapılan bu araştırmalar bize gösteriyor ki, Dr.F.Samuel Hahnemann, bütün bunları bize 220 yıl önce yazdığı kronik hastalıklar kitabının “miasma teorisi “ içinde bahsetmiştir.Bu da bize Hahnemann’ın zamanın ötesinde olduğunu göstermiştir. O zamanlarda, dış tetikleyiceler tarafından aktive edilen kalıtsal (gen ) bir hastalık olduğunu anlatmıştır.
Devamı gelecek…
Sevgiler, Rita Berta KAYA