Her yıl olduğu gibi, 8 Mart 2022 bu yıl da 111. Dünya Kadınlar Günü kutlanıyor. Geçen yıl ki gibi, yine pandemi durumu öne sürülerek, bu yıl da herhangi bir büyük halk etkinliği ve ya gösteri olması engelleniyor.
İstatistikler, Corona’nın eşitlik açısından bizi onlarca yıl geriye götürdüğünü gösteriyor: Pandemi sırasında, ev, ofis işlerine ek olarak, çocukların bakımını ve evde eğitimini de üstlenenler çoğunlukla kadınlardı. Dünya Kadınlar Günü’nün kökleri 19. yüzyılın sonları ve 20. yüzyılın başlarındaki işçi sınıfı hareketine dayanmaktadır.
Ancak açık olan şu ki, 19. yüzyılın sonundan itibaren birçok ülkede kadınlar, özellikle işçi kadınlar; dünyanın dört bir yanındaki kadınlar için eşit haklar, seçme ve seçilme hakkı, daha yüksek ücretler ve daha iyi çalışma koşulları için , ayrımcılığa karşı kampanya yürüttüğü çağrısında bulundu.
Homeopati, Hahnemann’ın zamanında eşitliği temsil etmiştir. O zamanlar kadınlar doktor olarak eğitilemezdi, ancak Hahnemann her zaman ilk kadın homeopat olarak görebileceğimiz ve tedavi hakkı için sonuna kadar savaşan ikinci karısı Melanie d”Hervilly ile çalıştı ve onu her zaman destekledi.
1843 yılında Dr. Hahnemann’ın ölümünden sonra Fransız tıp doktarları tarafından Melanie’nin tedavi yapması yasaklandı.Halbu ki Homeopati, kadın ve erkek arasında fark yaratmaz!
1850’de Pensilvanya’da (USA) kadınların okuyabileceği ilk homeopatik tıp üniversitesi kuruldu.
2022’de bile hala ataerkil yapılarda yaşıyoruz, kadınlar ücretsiz bakım işlerinin ( ev işleri, çocuk, yaşlı anne-baba bakımı vs.)büyük bir bölümünü üstleniyor ve ayrıca çalıştıkları ücretli işlerde de daha az ücret alıyorlar.
Almanya’da her üç kadından biri (Türkiye’de daha fazla olmasa da benzer olacaktır) hayatında en az bir kez fiziksel veya cinsel şiddete maruz kalıyor. Kadınlar eşitliğe ihtiyaç duyar ve isterler, sadece kağıt üzerinde değil, eşit fırsatlar, eşit ücretler, şiddet içermeyen ilişkiler, adil çalışma koşulları, suçlulara ceza, korkusuz bir yaşam istiyorlar. Çiçeklere ihtiyacımız yok!
Dünya Kadınlar Günü’nde tüm insanların aynı fırsatlara sahip olması için erkeklerle omuz omuza mücadele ediyoruz. Cinsiyeti, ten rengi, dini veya kökeni ne olursa olsun. Elbette erkekler kadınlardan farklıdır ama bunun aynı işi yapmakla, onların da aynı ücreti almasıyla ilgisi yoktur.
Şifa veren mesleklerde de kadınlara genellikle daha az maaş verilir, hatta daha da kötüsü, erkeklere göre daha kötü pozisyonlara girerler. Kadınların şifa ile her zaman çok özel bir ilişkisi olmuştur. Geçtiğimiz bin yılda, yerleşik tıbba sayısız kez meydan okudular, belirli zamanlarda o kadar çok ki, genellikle alışılmadık bilgeliklerinin bedelini hayatları olmasa bile yoksulluk, dışlanma ile ödediler.
Doktor Samuel F. Hahnemann, “tek ilaç”, “denenmiş ilaç” olduğunu söyledi. Homeopati kullanıcıları çoğunlukta kadınlardır. Bugüne kadar hiçbir şeyin kadın sezgisinin yerini alamayacağı gösterilmiştir. Kadın hayat verir ve bu hayatı korumak ve iyileştirmek kadınların iç sezgileri ve gücüdür.
Sezgilerimizden ve (beden asla yalan söylemez) doğal gücümüzden yıllardır modern makine tıbbının sonucunda çoğunlukla koptuk.(Hayata gelişimiz, bir bebeğin doğumu bile doğallıktan koptu, makine tıbbının getirdiği seri üretime döndü. Oysa homeopatiden yardım alarak bu mucize doğumu, yumuşak ve sakin, gerçekleştirebiliriz.)
Biz kadınlar bu gücün yeniden farkına varmalıyız. Kadınların yüzeysel olanın arkasındaki, arka planı görme konusundaki özel yetenekleri, bağlantılarla başa çıkma istekleri, özellikle homeopatik terapide faydalıdır ve destekler. Derin, nazik ve kalıcı bir tedavi şekli olan homeopatinin son yıllarda özellikle kadınlar ve anneler üzerinde çok başarılı olmasının nedeni de budur.
Homeopati, hissi ve rahatsızlığı,kadınsı bir şekilde algılayan, ciddiye alan ve şifa için bir rehber olarak gören bir ilacı temsil eder. Homeopati, semptomları basitçe bastırma girişimlerine sıkıca karşı gelir, direnir. Bana sık sık neden kadın homeopatlar tarafından değil de erkek homeopatlar tarafından yazılan bu kadar çok kitap olduğu sorulur.
Oldukça basit. Çünkü çoğu kadın homeopatın kendi çocukları ve ilgilenmeleri gereken bir evleri vardır.O yüzden yazmaya pek vakitleri yok. Çok iyi kitaplar yazan bazı ünlü erkek homeopatlar tanıyorum.
Onların kitaplarını huzur içinde yazabilmeleri için, her zaman onların tüm işlerini yapan ya da kolaylaştıran kadınlardır.
Oysa ki, % 80 kadınlar homeopatiyi hayatlarında, özellikle çocukları için kullanarak deneme yapmışlardır.
Bu yüzden kitap yazabilecek kadar derin bilgilere sahiptirler. Homeopati için pek çok kadının sahip olduğu ve dünyadaki hiçbir ölçüm yönteminin bunu başarmaya yaklaşamayacağı kadar çok empati ve cesarete ihtiyacınız var.
Aynı zamanda kadın hareketinin öncüleri olan ve her zaman kadınlara eşit haklar için kampanya yürüten birçok ünlü kadın homeopat var. (tabiki erkek homeopatlar da var)
Farklı semptomlara göre farklı kadın tiplerine hitap eden birçok homeopatik ilaç vardır. Ancak her türlü baskıya ve adaletsizliğe karşı kadınların en mücadeleci ilaçlarından biri muhtemelen SEPIA‘dır: “Aşk ve aile hayatın bir yanı, işte ve kariyerde kendini gerçekleştirme, diğer yanıdır. Her kadın için, bu iki yönün dengesi, refahı için önemlidir.
Ancak hiçbiri için SEPIA KADIN TİPİ kadar belirleyici değildir. Kendini ifade etme özgürlüğünü elinden alırsan, o kadar derinden acı çeker ki tüm gücünü ve güvenini kaybeder.
Sepia, kadın haklarını savunan savaşçıdır. Hiçbir şekilde aşağılanma ve küçümsemeye tahammül edemez.
Sepia Kadını sağlıklı olduğu zaman bir ahtopot gibi aynı anda birçok işi yapabilir. Fakat hasta Sepia kadınında, çok sayıda hastalık semptomları ortaya çıkabilir.
Katerine Hepburn’ün (1907-2003) bir sözü sepia kadını için çok anlamlıdır:
“Bazen erkeklerle kadınların gerçekten uyumlu olup olmadığını merak ediyorum. Belki de aynı evde yaşamamalı ,yan yana evlerde komşu olarak ,sadece arada bir, birbirlerini ziyaret etmeliler.”
Tüm kadınların bu dünyada saygı ve değer görmelerini ve binlerce yıldır hak ettikleri dünyada eşit konuma gelmelerini dilerim. Barış, sevgi ve saygılarımla.