Ying ve Yang, Nasıl bir dünyada yaşamak istiyoruz bize kalmış! Barış ve uyum içinde ya da saldırganlık ve savaş.
Savaş sadece dışarıda değil içimizde de yaşanıyor. Bize sürekli dışarıdan gösteriliyor ama bu bilgileri ve resimleri görmeseydik bizde de bu endişeli ve öfkeli düşünceler olmazdı.
Size daha önceki yazılarımda da bahsettiğim gibi, lütfen özellikle sizin (ve bilinçaltınız) için yapılmış bu korkunç haberleri izlemeyin.
Gördüğünüz resimlerin çoğu gerçek mekanlarda değil, sizi etkilemek için (bilinçaltınıza yerleşmesi için) arşivlerden kullanılıyor.
Bugün kötü virüsler, kuraklık, küresel ısınma ,yarın “kötü Ruslar, Türkler, İsrailliler, Almanlar, Amerikalılar…vs.” ve benzeri sürekli olarak bilinçaltımızın korku ve öfkeyle tepki verdiği mesajlarla “bombalanıyoruz”. İzlemeyin bu olumsuz haberleri. Binlerce yıldır savaşlar var ama ya kapımızın önündeydik ya da haberimiz yoktu. Farkına varın, uyanın. Bilgi teknolojisi çağında, oturma odamızda ve çocuk odamızda birçok savaş yaşanıyor.
Bu durum, bu korkuları ve nefreti, öfkeyi vb. bize yaşatarak, bizleri hasta ediyor. Bunu her gün, benden danışmanlık alan insanlarda görüyorum, neden migrenleri, romatizmaları, adet ağrıları, tümörleri var? Ya da hastalık yelpazesi daha da genişleyebilir, kanser veya Alzheimer gibi kendi kendini yok etmeye kadar. Çoğu hastalık psikolojik problemlerle başlar. Homeopatların dediği gibi, yaşam gücünün dengesi bozuluyor. Organon § 9-10.
Organon § 9
Sağlıklı durumdayken mutlak bir hakimiyeti olan ve fiziksel bedene (organizmaya) hayat veren manevi yaşam gücü (dynamis) , vücudun tüm kısımlarının his ve faaliyetlerini , hayranlık uyandıran bir uyum içinde tutmaktadır. Böylece , içimizdeki akıllı güç , bu sağlıklı ve hayat dolu aracı , varoluşumuzun en yüksek amacına hizmet etmek için özgürce kullanabilmektedir.
Organon § 10
Maddi bir organizma,yaşam gücü olmadan hissedemez,hiçbir faaliyet gösteremez ve varlığını koruyamaz. Sağlıkta ve hastalıkta organizmayı canlı tutan bu manevi varlık (yaşam gücü) sayesinde , tüm hislerin ve hayati fonksiyonların devam etmesi mümkün olur.
Organizmamız 60-80 trilyon hücreden oluşur, bu hücrelerin her birinin kendi sindirim ve üreme sistemi vardır ve diğer 60-80 trilyon ile birlikte muhteşem bir uyum içinde organizmamızı oluşturur ve bu muhteşem sistemi yaşam enerjisi yönetir. Yaşam gücümüz güçlü ve uyum içindeyse, bir organda sorun varsa onu tekrar uyumlu hale getirebilir.
Organizmamızın birçok kendini iyileştirme gücü vardır. Bunun bir tanesi “immün sistem”dir. Örneğin bozuk bir şey yersek, organizma (yaşam gücü) ne yapar? Kusar ya da ishal yoluyla tekrar temizlemeye çalışır. Öfke, hiddet veya benzeri bir şey hissettiğimizde, bunu kendi yöntemiyle düzenlemeye çalışır. Mesela tansiyon olur, baş ağrısı yapar, karaciğer, safra vs. belirtiler olarak ortaya çıkar. Ama onu dinlemeyi öğrenseydik, bu sayede sürekli tepkilerini bastırmaya çalışmak yerine, düzeltebilirdik.
Örneğin, boğazımız ağrıyorsa kendimize sorabiliriz, “söyleyemediğim şey nedir, hayatımın neresinde kendimi doğru ifade edemiyorum?” Ya da üşüttüğümde,” nelerden bıktım, belki bir kaç gün dinlenmeye ve kendime dönmeye ihtiyacım var ki tekrar iyileşebileyim.” İçte ne varsa, dışta da onu görebiliriz. Henüz corona krizi bitmeden, çözümlenmeden yeni bir suçlu bulundu. Korkunun, öfkenin yeni adresi Rusya.
Beni doğru anlamanızı isterim. Ben her zaman barış, sevgi ve empati içinde yaşıyorum. Çocukluğumdan beri bu dünyada her zaman barıştan yana oldum. Bir Alman olarak, ülkemin geçmişinden aldığım derslerle barışı seçtim. Ama bütün eğitimim sırasında öğrendiklerimin en önemlisi, dışarıda gördüğümüz her şey içeride olanın bir yansımasıdır. Bu aynı zamanda 20 senedir kendi hayatımda uyguladığım “Ho oponopono“nun öğretisidir.
Durumun tam bir resmini elde etmeden önce başkalarını suçlamaya devam ediyoruz! Çoğunlukla hepimiz devlete ait TV kanallarından bilgiler alıyoruz. Aldığımız haberlerin büyük bir kısmı tek taraflı olduğu için bizi manipüle ediyor.
Önce kendi iç huzurumuzu bulmaya başlamalıyız. Öfkemin, hasetimin ve duygularımın içsel arınması sayesinde çok daha sakin ve mutlu bir insan oldum diyebilirim. Tabii bu duygular zaman zaman geliyor ama ben onları hemen temizliyorum, çoğunlukla benim için en hızlısı ve en kolayı olan Ho’oponopono yöntemiyle.
Savaş ve barış içimizde başlar, içimizde de iyi ve kötü / ying ve yang vardır.
Tanklarımız ve bombalarımız yok ama sözlerimiz, duygularımız ve eylemlerimiz var. Suçluluk yok, sadece durumlar var!
Bu durumlar hakkında kendi duygularımızı yaratırız.
Homeopatide, insanların neden farklı hastalıklara sahip olduklarının temeline çabucak ulaşırız, çünkü her zaman semptomların bütününü görürüz ve onları yalnızca bir teşhisten( örn. romitizma) sonra tedavi etmeyiz. Örneğin, öfke, kızgınlık, hayal kırıklığı veya başka duygulardan birini “öldürebilecek” birkaç hastam var, bunlar sadece “düşünceler” ama düşündüğünüzde, bu duygular dışa doğru yayılır ve orada tezahür eder ve benzer durumları çizeriz. ya da bu duygular genellikle yıllarca bastırılır ve bu da kronik baş ağrıları, sürekli soğuk algınlığı, adet sancısı gibi hastalıklara ya da hepsinin bir arada olmasına yol açar. Örneğin öfke veya bastırılmış öfke sonucu birçok kronik hastalığı tedavi edebilen Staphysagria ilacı var.
20 yıldır haber programlarını izlemiyorum ve ona rağmen dünyada neler olup bittiğini biliyorum, çünkü dünyanın her yerinden birçok farklı bilgiyi araştırarak öğreniyorum. Bilinçaltımızın gerçekle gerçek olmayanı ayırt edemediğini bildiğim için sadece güzel şeylere bakıyorum ya da ilgimi çeken bilgileri araştırıyorum.
Sürekli “kötü ve acımasız resim ve haberlerin bombalanması” nedeniyle hastalanırız çünkü bilinçaltımız sürekli stres halindedir. Son 2 yılda bunu çok iyi gözlemleyebildik. İnsanların nasıl tam bir güvensizlik ve endişeye sahip olduklarını gördük ve görmeye devam ediyoruz.
Artık birçok uluslararası kaynaktan virüsün ne az ne de çok olmadığını ve normal bir grip gibi olduğunu ve her varyantta daha da zayıfladığını biliyoruz. Korkutma ve diğer önlemlerin yol açacağı zarar çok daha fazla olacaktır. Çeşitli araştırmalar nedeniyle, alınan önlemlerin ve aşının (genetik test) insanlara uzun vadede ne gibi zararlar vereceğini en ufak bir tahmin bile edemiyoruz.
Uluslararası araştırmalar sayesinde, 3 aşıdan sonra, aşı yapılmayan bir önceki yıla göre daha fazla insanın öldüğünü biliyoruz. Tüm bu bilgileri her yerde bulabilirsiniz, tabii ki “kamu medyası” dışında! Türkiye’de ve dünyada birçok doktor, insanları Corona Salgını’nın başlangıcından itibaren her şeyden haberdar etti, ancak Almanya, Avusturya ve ayrıca dünyanın diğer ülkelerindeki gibi Covid inkarcıları, komplo teorisyenleri veya faşistler olarak dışlandılar.
Neden, çünkü ilaç endüstrisi milyarlarca dolar kazandı ve bunların en bilinenlerinden biri, her şeyi açıkça söyleyen Bay Bill Gayts. Ona kalsa, başlangıçtan beri 7 milyar insanın, nasıl olduğu daha bilinmeyen, yeterince denenmemiş aşı (bana göre genetik test) olmasını istedi. Ama şimdi %60’ı aşılanmış olduğuna göre artık yeter diyor, aşı kendi bağışıklık sisteminiz kadar güvenli değil! !!! Bu arada, birçok insan uyandı ve her gün daha fazlası var. Korkumuzla, öfkemizle ya da acımamızla kimseye yardım edemeyiz. Bununla sadece kendimize zarar veririz.
Dışarıdaki savaşların daha çabuk bitmesi için dua etmek, Ho oponopono, Reiki, meditasyon ya da diğer enerji çalışmaları gibi birçok şeyi yapabiliriz. Ayrıca, insanlara madalyonun diğer yüzünü göstermelerine yardımcı olabiliriz, tabii ki hepsi sevgiyle.
Atatürk‘ün dediği gibi:
“Yurtta barış,dünya da barış.” Yurdumuz aynı zamanda bedenimizdir.
İsa ayrıca şöyle dedi: “Düşmanlarınızı kendiniz gibi sevin, evet bu harika gezegende yaşamaya devam edebilmemiz için bağışlanmaya ve sevgiye ihtiyacımız var. Çünkü başkalarına karşı bu nefret, cehalet ve öfke ile eninde sonunda kendimizi yok edeceğiz.”
Ama aynı zamanda Morfogenetik Alana günde 5-10 dakika Sevgi gönderebilirsiniz. Ben bir Reiki grubunun üyesiyim ve ayrıca her gün alana Reiki/sevgi gönderiyoruz, çünkü sonsuz sayıdayız ve birlikte güçlüyüz. Sevgiyle, neşeyle ne yaparlarsa yapsınlar barışı güçlendirir ve bu dünyada dengeyi ancak bu şekilde sağlayabiliriz. Çünkü kim savaş ister???
İnsanların %99’unun savaş istemediğine inanıyorum. İnsanlar, kendileri ve aileleri,arkadaşları ile barış ve paylaşım içinde bir hayat isterler. Bunun için kendimizden başlamalıyız çünkü ; ancak biz değişirsek dünya değişir. Biz tek bir insan ailesiyiz ve bu harika gezegende yaşamaya devam edebilmemiz, yalnızca bağışlama ve sevgi ile mümkündür. Bilerek veya bilmeyerek incittiğim herkes için;
Özür dilerim, beni affet, seni seviyorum, teşekkür ederim. Bu gezegene, insanlara, hayvanlara ve bitkilere sevgilerimle.
Homeopat Rita Berta Kaya