Bırakıp affetmeliyiz. Sadece bizim için değil, çocuklarımız ve sonraki nesiller için de. Affetmek kalbi iyileştirir. İçimizde her zaman ıstırap ve acıya neden olan ve bizi zayıflatan geçmişi bırakmalıyız.
Bir yandan yaratıcı, özel yeteneklere, karakter özelliklerine ve güçlü yönlere sahip bireysel varlıklar olduğumuzu, ancak aynı zamanda bütünün, topluluğun bir parçası olduğumuzu ve herkesle bağlantılı olduğumuzu kabul etmeliyiz. Bu topluluk sadece farklı bireysel varlıkların bir araya gelmesi değil, aynı zamanda bir “grup ruhuna” da sahiptir.
Hepimiz “tek bir bilinç” (kollektif bilinç) içindeyiz.
Carl Gustav Jung, İsviçreli psikiyatr. Analitik psikolojinin kurucusudur.
Şimdi hepimiz bunun farkında olup “biz bilincine” girmeliyiz. Çünkü hepimiz bir insan ailesiyiz.
İçsel zenginliğimizi diğer insanlara hizmet etmek için kullanabileceğimizi fark edersek, o zaman şuanda herkesin sadece kendi için,hayatta kalmak , para, ev,araba veya savaşmak zorunda olduğu “eski düşünce”den çıkarız.
Hayatın bir kutlama, harika bir olay, bir lütuf, bir hediye olduğunun farkındalığına geçiyoruz!
Bu yeni farkındalıkta ne kadar çok olursak, evrenin,Tanrı’nın bize ihtiyacımız olan her şeyi ve çok daha fazlasını sağladığını, çünkü evrenin sonsuz büyüklükte olduğunu ve bize dolgunluğunu verdiğini anlayacağız.
Hayat harika bir şey. Sonuç olarak, hayatımızda daha fazla neşe ve sevgi var. Bu bolluğu düşüncelerimiz ve alışkanlıklarımız aracılığıyla hayatımıza yansıtabiliriz.
Ancak çoğumuzun sınırlayıcı düşünceleri vardır: “Neden bu kadar fatura ödüyorum”, “nerede daha çok para kazanırım”, “borçlarımı nasıl ödeyebilirim” ya da hastalık, savaş vb. korkular vardır. Bu şekilde her zaman sadece eksiklik ve ıstırap düşüncelerimiz varsa, bu elbette hayatımıza / realitemize, darboğazlara, zorluklara ve borçlara da yansır.
Biz bu kollektif bilinci kabul edersek, bunu görürsek evrendeki bolluk, sağlık ve refah hayatımızın içinde sürekli olacaktır, bize sunulacaktır.
Biz insanlar %98 “ışık/enerji” varlıklarıyız ve yalnız değiliz.
Birçok galakside ve güneş sisteminde kesinlikle bize benzeyen veya bizden çok daha ileride olan başka varlıklar da var.
Henüz tam olarak orada değiliz, hala birbirimize hakaret ediyoruz, aldatıyoruz, dövüyoruz ve kavga ediyoruz.
Hâlâ birbirimizle barış içinde yaşamayı öğrenemedik, doğaya, bitkilere, hayvanlara zarar vererek yaşıyoruz ve başkalarını sömürüyoruz.
Özellikle bu zamanlarda çoğu insanın başka hayatları umursamadığını görüyoruz. Sadece kendi hayatlarının iyi olmasını önemsiyorlar. Son 2 yılda, kıtlık tehdidi altındaki insan sayısı 150 milyon daha arttı.
Kendimizi ve gezegenimizi mahvediyoruz, “insanın daha da gelişmesinden” nasıl bahsedebiliriz.
Ancak giderek daha fazla kişi bu “kabustan” uyanıyor ve hayvanların kardeşlerimiz gibi olduğunun farkındalar.
Tanrı hayvanları birlikte yaşayalım diye yarattı. Şimdi gerçekten değişme fırsatımız var. Başkalarına karşı ne kadar olumlu ve yardımsever olursak, yolumuza o kadar fazla mutluluk, sevgi ve zenginlik gelecektir. Cennetten bir kanundur, ne verirsen sana geri döner.
Düşüncelerimizi yenilediğimiz zaman her şey olur.
Bu düşük/olumsuz düşünceden pozitif ve sevgi dolu düşüncelere çıkmalıyız. Bunu dua, meditasyon ve olumlamalarla yapabiliriz. Biz değişirsek her şey değişir, tüm kollektif bilinci değiştirir.
Sadece çalışmak, para kazanmak için yaşamamalı, bizi mutlu eden, zevk duyarak yapabileceğimiz şeyler yapmalıyız. İnsanlar aradıklarını bulduğunda, zenginlik doğal olarak gelir.
İşe yaradığını kendi tecrübelerime dayanarak söyleyebilirim, 35 yıldır bilinçaltıyla çalışıyorum ve 20 yıldır Ho oponopono yapıyorum, olumlamalar ve diğer enerji çalışmalarını da uygulamanızı tavsiye ediyorum (önümüzdeki birkaç blok yazımda bu tecrübelerimi sizinle paylaşacağım).
Başlangıçta biraz zor ve disipline ihtiyacımız var. Her gün bu antremanları yapmaya kendimizi alıştırmamız gerekiyor. 1-2 defa yapıp bırakmakla hayatınızı değiştiremezsiniz.
Çünkü alışkanlık haline getirdiğiniz her şeyi bilinçaltınız yönetir.
Uzmanlar, eylemlerimizin yalnızca yüzde 5’inin bilinçli olduğunu ve yüzde 95’inin bilincimizin derinliklerinden kontrol edildiğini varsayıyorlar. Bu yüzden bilinçaltına nereye gideceğini söylemenin tam zamanı.
Günlük uygulama, beyinde yeni yollar yaratır.
En az süre 60 gün olmalı. Sonra otomatik olarak programlanır ve bilinç altına yeni bir format atılmış olur.
Örneğin, 15 yaşındayken mekanik bir daktiloda 10 parmakla körü körüne yazmayı öğrendim.
İlk başta çok zordu, ama şimdi tek yapmam gereken bir şey düşünmek ya da görmek ve parmaklarım otomatik olarak yazıyor.
Çarpım tablosunu nasıl öğrendiğinizi ya da araba kullanmayı vb. nasıl öğrendiğinizi veya küçük bir çocuk yürümeyi kendi başına düşe düşe öğrenir. Yeni olumlu düşünceler yüklemeyi öğrendiğimizde de aynı şey…
Ancak hayatımız boyunca çoğunlukla başkaları tarafından programlandığımız için başlangıçta bunu yeniden programlamak elbette kolay değildir. Ama buna değer ve hayatınız mucizevi bir şekilde değişecek.
Hayatımda gittikçe daha fazla mucizeye sahibim ve görüyorum ve ben yapabiliyorsam siz de yapabilirsiniz. Karşılığında para ödemenize gerek yok. Tamamen bedava, sadece irade ve disipline ihtiyacınız var.
Bugün ilk ve belki de en önemli olumlamayla başlayacağız. Bunu her sabah kalktığınızda mutlaka birkaç kez söylemelisiniz ve tabii ki gün içinde istediğiniz zaman da kullanabilirsiniz, bunun için bir sınır yok.
Onaylama ;
“Her gün her açıdan daha iyi ve daha iyi hissediyorum” Bu düşündürücü formül, Eczacı Emile Coue’ye (1857-1926) kadar uzanabilir, bilgisi Emanuel Kant ve Huffland‘ın ve belki de birçok bilinmeyen öğretmenin öğretilerinden kaynaklanmıştır.
Bu formülü kendinize göre “Her gün daha sağlıklı, daha zengin ve daha mutlu oluyorum” şeklinde değiştirebilirsiniz. “Her gün…” ifadesini kullanarak, bilinçaltı sizi her gün biraz daha zengin, sağlıklı ve mutlu yapmaya yönlendirilir.
Bu sadece bilinçaltınızı olumsuz düşüncelerden olumlu düşüncelere kaydırma yöntemlerinden bir tanesidir. Önümüzdeki birkaç blokta, bilinçaltınızı başarılı bir şekilde programlamanıza yardımcı olacak birkaç yöntemi size tanıtacağım.
Dediğim gibi kendi gelişimimizden ve düşüncelerimizden ve dolayısıyla sağlığımızdan da sorumluyuz.
Dr.F.Samuel Hahnemann, giriş kapısında yazan Emanuel Kant‘ın mottosu olan bir okula gittiği için, onun da bu düşünce gücünü bildiğine inanıyorum.
Sapere aude (Latince: “Bilmeye cesaret et!”)
Her halükarda, homeopatik tedavi bize, yaşamsal gücü anlamamızı ve uyumlu durumda tutmamız için temel sağlar. Organon § 10′da yazdığı gibi …
Organon § 10
Maddi bir organizma, yaşam gücü olmadan hissedemez, hiçbir faaliyet gösteremez ve varlığını koruyamaz.
Sağlıkta ve hastalıkta organizmayı canlı tutan bu manevi varlık (yaşam gücü) sayesinde, tüm hislerin ve hayati fonksiyonların devam etmesi mümkün olur.
Yaşam gücü dengede olduğunda bilinçaltımızı yeniden daha iyi programlayabiliriz.
“Her gün her yönden daha iyiye gidiyorum”
Size her gün daha fazla mutluluk ve sevgi diliyorum!
Saygılarımla, Rita Berta Kaya
Muhtesemsin Rita cım,