Yaşam gücünüzün farkına varın ve ona güvenin !!! Yeni “Altın Çağ’a girerken, en önemli şey, sadece organlar, dokular, hücreler, moleküller vb. toplamından oluşmadığımızın farkına varmamızdır. Bireysel bileşenlerin kimyasal veya fiziksel analizinin ötesinde, yaşamı gerçekten tanımlayan bir şey var, maddi olmayan bir şey, bir enerji…
Bugün vücudun %98’nin enerjiden oluştuğunu biliyoruz. Evrendeki, dünyamızdaki, içimizdeki ve etrafımızdaki her şey enerjidir. Her şey titreşimlerden oluşur. Katı cisimler yüksek titreşimler, yumuşak cisimler düşük titreşimlerden oluşur. Atom titreşen enerjidir, biz insanlar titreşen, dinamik ve sürekli olarak enerjiyi dönüştürüyoruz.
Enerji kaybedilemez.
Organizmanın bir hastalığı durumunda, geleneksel tıp bu önemli faktörü görmez, dikkate almaz. Ve bu enerji sistemi, Dr. Samuel Hahnemann’a göre yaşam gücü tarafından yönetilir ve yönlendirilir.
Dr Samuel Hahnemann‘ın bize bıraktığı mirası Organon’da formüle ettiği kavram (şifa modeli) terapiste; kişinin zihin-beden-ruh birlikteliğinde görüldüğü bütünsel bir anlayış sunar.
Bu terapi sisteminin merkezinde, yaşam gücü veya dinamis kavramı yer alır.
220 yıl önce bu dinamiği veya yaşam gücünü “ruh benzeri” olarak nitelendirdi.
Bugün “canlı bir zeka”dan söz ediyoruz.
Bu sistem o zaman bile;bugün hala geleneksel, biyolojik ve bilimsel tıpta geçerli olan tüm sağlık ve hastalık tanımlarının ve modellerinin çok ötesine geçti.
Organon § 9 ..
Sağlıklı durumdayken mutlak bir hakimiyeti olan ve fiziksel bedene (organizmaya) hayat veren manevi yaşam gücü (dynamis), vücudun tüm kısımlarının his ve faaliyetlerini, hayranlık uyandıran bir uyum içinde tutmaktadır.
Böylece , içimizdeki akıllı güç , bu sağlıklı ve hayat dolu aracı, varoluşumuzun en yüksek amacına hizmet etmek için özgürce kullanabilmektedir.
Modern tıpta detaylı ne kadar test yapılsa da;anatomi, patoloji, fizyoloji ve biyokimya bu şekilde, sağlığın veya hastalığın özünü kavrayamaz, çünkü bu testler canlıların içinde var olan yaşam gücünü belirleyemez. Bugün “yapay zeka” tarafından kuşatılmış ve büyülenmiş durumdayız.
Bu “yapay zekalar” ile , “insanların karar verme yapılarını” yeniden üretme girişiminde bulunuyorlar. Bir bilgisayar, problemlerle nispeten bağımsız olarak başa çıkabilecek şekilde inşa edilmiş ve programlanmıştır.
Organizmamız sonsuz derecede, daha büyük bir zekâya sahiptir.
Yeter ki kendimizin farkına varalım ve içimizdeki bu “zekâyı” (§ 9 manevi varlığı) nasıl anlayabileceğimizi ve onun yardımıyla nasıl uyumlu bir dengede (sağlıklı) kalabileceğimizi öğrenmeliyiz.
Vücudumuz, hücrelerin içindeki organeller gibi biyolojik bir zarla çevrili hücrelerden oluşur.
Bu, elektrik akımına karşı geçirimsiz olan bir lipid çift tabakasından oluşur.
Canlı hücrelerin zarlarının çoğunda bir elektrik voltajı veya elektrokimyasal potansiyel vardır.
Görerek, duyarak, dokunarak vb. algılayabildiğimiz her şey atom ve moleküllerden oluşur. Bunlar temel parçacıklardan, yani protonlardan, nötronlardan ve elektronlardan oluşur.
Bunlar da fotonları (ışık kuantumları) ve nötrinoları değiştirir. Bu tür tüm temel parçacıklara fizikte genellikle kuanta (parçacıklar) denir.Yaşam gücü gözle görülüp,elle tutulamamasına rağmen Dr. Hahnemann, onun kendini nasıl ifade ettiğini ve onunla nasıl başa çıkabileceğimizi görerek, bize bunu anlattı. 100 yıl önce bilgisayar ya da cep telefonu da yoktu. Ama şuan bunları hemen hemen herkes kullanabiliyor.
Yaşam enerjisi, anne rahmine düştüğümüz andan itibaren her zaman yanımızda ve içimizdedir.
Organizmamızın dengede kalmasını, kendimizi sağlıklı ve iyi hissetmemizi sağlar.
Her zaman vücudu, özellikle hayati organlarını korumaya çalışır, asla size zarar vermek istemez.
Tüm bunları anladığımızda, iyi bir terapist olan homeopatınız varsa artık hastalıklardan korkmanıza gerek yok! (özellikle corona gibi tek bir virüsten ya da onun dışında, çevremizde ve hatta içimizde milyonlarca virüs ve bakteri varken korkmak gerekmiyor.)
Yeni Dünya’da yolunuzu bulabilmeniz için size hızlı bir farkındalık diliyorum.
Sevgilerimle Rita Berta Kaya