Kendimize saygı duymayı öğrenmeli ve belirli konularda farklı bakış açıları ve bilimsel tezler olduğunu kabul etmeliyiz. Herkes, “korkusuna” hakkı olan tek kişinin kendisi olup olmadığını veya diğer kişinin başka bir konuda aynı “korkuya” sahip olup olmadığını kendine sorarak başlayabilir.
Kendiniz için düşünmenin ve sorumlu davranmanın zamanı geldi.
Benim yazdığım bu ya da diğer yazıları okuduğunuzda bile, lütfen her zaman araştırın ve düşünün. “Aude sapere” düşünmeye cesaretiniz olsun. Atatürk her zaman kendi başına düşünme cesaretine sahipti.
Mustafa Kemal Atatürk, Cumhuriyetin kurulmasından sonra 20 Nisan 1931’de, seçimler münasebetiyle millete sunduğu yazılı bir açıklamada şunları söyledi:
“Yurtta sulh, cihanda sulh.”
Bu ilke, Atatürk’ün büyük devlet adamlığı ve tüm dünyada ona saygı duyan niteliklerinin ön saflarında yer almaktadır. 1923 yılında, Kurtuluş Savaşı henüz kazanıldığında, Mustafa Kemal Adana’da şöyle demişti: “Milletin geleceği tehlikede olmadıkça savaş cinayettir.
Bilincimizi açık tutmaya çalışmalı ve korkudan dolayı kapatmamalıyız. Şu anda insanların barış ve bereket içinde yaşadığı daha güzel bir dünya inşa etmek için bir arınma aşamasındayız.
Sadece bunu hayal etmelisin.
Şimdi ruh bilincinde tezahür ettiğimiz şey daha sonra takip edecek. Evet, elbette biraz zaman alacak. Bu geçiş döneminde her şeydeki olumlu yönleri görmeyi öğrenmemiz önemlidir. Burada bir ikilik içinde yaşıyoruz, bu şu anlama geliyor: Çevremizde bu kadar çok kötülük varsa, bunda çok fazla iyilik de vardır. Sadece görmeye başlamalıyız.” Her işte bir hayır vardır”.
Atatürk’ü düşünün, bu uzun savaştan sonra, gelecek, özellikle çocuklar ve gençler için nasıl olumlu düşündüğünü. O, korkunun kendisini yönlendirmesine izin vermediği gibi, doğru bir kanaat oluşturmak için de pek çok âlimden nasihatler almış ve çok okumuştur.
Veya Homeopatik terapi sistemi nedeniyle zulme uğrayan ve 11 çocuğuyla 16 kez ikamet yerini değiştirmek zorunda kalan Samuel Hahnemann, “homeopatik dünya” fikrine inanmaktan vazgeçmedi. Tabii ki mevcut durumu göz ardı etmek istemiyorum. Çünkü birçok insan bundan çok acı çekiyor. Ama “evet” ya da “hayır “deme seçeneğimiz var.
Korku ve olumsuzluk tarafından yönlendirilebiliriz. Veya biz kendimizi gelecekle ilgili olumlu düşüncelerle yönetebiliriz. Bunun kimseye hiçbir maliyeti yoktur. İçinde bulunduğumuz zor zamanlara rağmen yeni ve güzel bir gelecek istiyorsak, mutlu olmak istiyorsak, o zaman barış içinde birlikte yeni bir şeyler inşa edebiliriz.
Artık eskinin üstesinden gelme ve bırakma (Ho oponopono ile) ve birlikte yeni ve daha iyi bir şey inşa etme fırsatına sahibiz. Sevdiğimiz ve istediğimiz mükemmel dünyayı tezahür ettirmek aslında büyük bir çaba gerektirmez. Bu harika yeni dünyayı hayal etmek için günde sadece 3-5 dakikaya ihtiyacımız var. Ama sadece zihinle çalışmakla kalmaz, aynı zamanda kalpten de hissetmemiz gerekir.
“Christina von Dreien” kitabında bize bunun harika bir örneğini veriyor: Bir cep telefonu ancak enerji aldığında çalışır ve bunun için bir şarj kablosuna ihtiyaç duyar. Düşüncelerimiz cep telefonu, duygularımız ise şarj kablosu. Bunun sadece geçici bir arınma aşaması olduğunu hayal ettiğimizde, şu anda yaşadıklarımız, olup bitenler ve daha güzel bir dünya bizi bekliyor. O zaman hem bizim için hem de kollektif bilinç için iyidir.
Bu dönem elbette bazıları için, özellikle de eski kalıplara tutunanlar için daha zor. Ancak yeni keşiflere ve değişikliklere hazır olan ve kalbinde açık olan herkes için durum daha ılımlı geçecektir.
Ama sonunda her şey güzel olacak! Artık her biriniz istediğinizi yapmakta özgürsünüz. Ne olursa olsun korkmayın…
Elbette kendinizi koruyabilir ve yine de korkunuzu yenmeye çalışabilirsiniz. Çünkü korku içinde olduğumuzda, kalbimizi ve ruhumuzu duymayız ve bilincimizi daha fazla açamayız, sadece kendimizi bir hayatta kalma modunda buluruz.
Korkudan ölebilirsin! Teoride, her şeyden ölebilirsin.
Korku bilincimizi düşürür ve net görmemizi engeller. Ama şimdi şu açıklığa ihtiyacımız var: İyi yaptığımızdan, içeride istikrarlı ve kendinden emin kaldığımızdan emin olmalıyız. Şu anda korku ve endişe içinde olan milyarlarca insan var ve bu her birimizi doğrudan ya da dolaylı olarak etkiliyor. Tüm enerji alanlarımız sürekli olarak birbirini etkiler.
Dolayısıyla, irademizin ve sevgimizin birleşik gücüyle, şimdi bilinçli olarak iyiyi, sevgiyi ve istediklerimizi kolektif alana (morfogenetik alan) koyma fırsatına ve dolayısıyla sorumluluğuna sahibiz.
Sonunda her şey güzel olacak.
Halk kitlesinin uyanması için, insanlığın belli bir yüzdesine, kalbinde ideal bir dünya isteyen ve onu yeryüzünde birlikte tezahür ettirmeye hazır belli sayıda insana ihtiyacımız var. Hepimizin ideal dünya hakkındaki bilgilerimizi aynı anda kollektif alana (morfogenetik alan) koymamız en iyisi olacaktır.
Duygularımızın enerjisiyle birlikte düşüncelerimizin gücü dünyayı daha iyiye doğru değiştirebilir.
Öyleyse hep birlikte, belirli bir zamanda 3-5 dakika boyunca yeni , harika , sevgi dolu dünyaya odaklanalım.
” 8 Eylül 2021 gününden itibaren başlatmış olduğumuz niyetimize sizler de katılarak, 21 gün boyunca sabah 6.30 ve akşam 22.30 da yani günde iki kez ve 3-5 dk süre ile aşağıda yazılı metini içselleştirerek, sevgi ile ifade ederek söyleyip başlayabilirsiniz. “Taşıyla,Toprağıyla, Kurduyla , Kuşuyla, Ağacıyla, Ormanıyla, Deniziyle, Dağıyla, Havasıyla, Suyuyla Sevgili Doğa Senden ÖZÜR DİLERİM” “
Sevgi ve umutla Rita Berta Kaya