Kronik Hastalıklar ve Otoimmün Hastalıklar. Bugün kanser, Alzheimer, demans gibi kronik hastalıklarda ve otoimmün hastalıklarda gerçek bir patlama yaşıyoruz. Bunlar gerçek salgınlardır; sinsi, her yerde mevcut ve çoğu zaman fark edilmeyenler. Peki nedenleri nelerdir?

“Her şeyin çok fazla olduğu” çok fazla tüketimin olduğu bir dünyada yaşıyoruz, çöpe atıyoruz ve doğaya saygı duymuyoruz. Bununla birlikte çok fazla korku var; medya baskısıyla körükleniyor, bu da insanları sürekli bir güvensizlik durumuna sokuyor. Ya da yiyeceklerde, suda, havada ve yakın çevremizdeki toksinlerin fazlalığı.

Semptomları bastıran ancak vücudun kendi kendini düzenlemesini engelleyen çok fazla kimyasal ilacın yanı sıra, çok fazla bilgiyi de (sosyal medya üzerinden sunulan haberler) unutmayın! İç ekosistemimiz olan vücudumuz bu sürekli aşırı yüklenme nedeniyle sürekli tetiktedir. Sonuç, “miasmaları” harekete geçiren yaşam gücünde derin bir dengesizliktir.

Homeopatik terim olan miasma, kronik şikayetlerle kendini gösteren yaşam gücünde derin bir dengesizliktir. Ancak sağlığa geri dönmenin bir yolu var: Farkındalık, detoksifikasyon ve doğal düzene dönüş.

Homeopati, vücudun kendi kendini iyileştirme güçlerini bastırmadan, gerçek bir yenilenmeyle harekete geçirmesini destekleyen yumuşak, derin bir şifa yöntemi sunar. Yeniden düşünmenin zamanı geldi. Hastalık bir düşman değil, bir sinyaldir; yaşamlarımıza, çevremize ve sağlığımıza yeniden bakmamız için bir çağrıdır.

Organon 6. baskıda Dr. Hahnemann ruh, zihin ve beden sağlığı için ne kadar önemli olduğunu anlatıyor. Homeopati ruhu, zihni ve bedeni iyileştirme sanatıdır! Homeopati, alternatif bir şifa yönteminden çok daha fazlasıdır; insana beden, zihin ve ruh birliği içinde bakan bütünsel bir bilimdir. Kurucusu Dr. Samuel Hahnemann, Organon İyileştirme Sanatının İlkeleri adlı eserinde bu şifa biçiminin temel ilkelerini anlattı.

Özellikle ilk dört paragraf (6. baskıda), sadece semptomları tedavi etmenin değil, aynı zamanda tüm yaşam gücünü uyumlu hale getirmenin ne kadar önemli olduğunu göstermektedir.

§ 1 – Doktorun en yüksek görevi
“Doktorun en yüce ve tek görevi, hasta insanları sağlıklı kılmaktır ki buna şifa denir.” Bu ilk paragraf, homeopatinin amacının sadece semptomları bastırmak değil, insanları gerçek anlamda iyileştirmek olduğunu açıkça ortaya koyuyor. İyileşme sadece hastalığın ortadan kaldırılması değil, aynı zamanda iç dengenin yeniden sağlanması anlamına gelir.

§ 2 – İdeal iyileşme
“İyileşmenin en yüksek ideali, sağlığın hızlı, yumuşak, kalıcı bir şekilde yeniden sağlanması veya açıkça anlaşılabilir nedenlerle, en kısa, en güvenilir, en az dezavantajlı şekilde hastalığın bütünüyle ortadan kaldırılması ve yok edilmesidir.”

Hahnemann burada iyileşmenin sadece etkili değil, aynı zamanda yumuşak ve sürdürülebilir olması gerektiğini vurguluyor.

Bu, homeopatiyi diğer birçok yöntemden ayırır çünkü doğru kullanıldığında hiçbir zararlı yan etkisi yoktur ve organizmaya herhangi bir yük getirmez.

§ 3 – Homeopatinin görevi
“Doktor her hastalıkta neyin iyileştirilebileceğini anlıyorsa, yani bedenin, zihnin ve ruhun belirtilerinin tamamını görüyorsa, ilaçların iyileştirici gücünü biliyorsa, ikisini nasıl uyumlaştıracağını biliyorsa ve her durumda iyileşmenin önündeki engelleri biliyorsa, o zaman o gerçek bir şifa sanatçısıdır.”

Homeopati, bir hastalığın gerçek nedenini tespit etmek ve onu uygun bir ilaçla tedavi etmekle ilgilidir. Deneyimli bir homeopat genel çözümlerle çalışmaz, bunun yerine hastanın durumuna psikolojik, zihinsel ve fiziksel düzeyde bütünsel bir yaklaşımla uygun olan ilacı bireysel olarak seçer.

§ 4 – Homeopati aynı zamanda bir sağlık koruyucusudur
Homeopati, Hahnemann’ın “dinamik prensip” olarak tanımladığı yaşam gücüyle çalışır. Organizmanın kendi kendini iyileştirme güçlerini uyararak kendisini düzenlemesine yardımcı olur. Bu anlamda hastalık, yaşam gücünün bozulmasıdır ve doğru homeopatik ilaçla tekrar dengeye getirilebilir.

Bu nedenle sağlığı bozan, hastalık üreten ve sürdüren şeyleri ve bunları sağlıklı insanlardan nasıl uzaklaştıracağını bilmelidir. Çünkü biz homeopatlar hastalığı önlemek için çalışırız. Homeopati ruh, zihin ve beden için neden bu kadar değerli?

Sağlığımız beden, zihin ve ruhun etkileşimidir. Bu alanların herhangi birindeki uyumsuzluk hastalığa yol açabilir. Homeopati tam olarak dengenin bozulduğu yerde çalışır: Fiziksel düzeyde bağışıklık sistemini güçlendirir ve kendi kendini iyileştirme güçlerini harekete geçirir. Zihinsel düzeyde netlik sağlar ve strese bağlı semptomları hafifletebilir. Manevi düzeyde, duygusal tıkanıklıkların giderilmesine ve iç dengenin yeniden sağlanmasına yardımcı olur.

Pek çok insanın nazik ve doğal şifa yöntemleri aradığı bir zamanda homeopati, sağlığı her düzeyde geliştirmenin harika bir yoludur. Sadece şifa vermekle kalmaz, aynı zamanda ruh, zihin ve beden arasındaki bağlantının derinlemesine anlaşılmasını da sağlar.

Özellikle oruç sırasında – türü ne olursa olsun – sadece ruhsal temizliğe değil, aynı zamanda beden, zihin ve ruhun bilinçli bakımına da odaklanılır! Biraz önce de bahsettiğimiz Organon §4 de anlatıldığı gibi homeopati sağlık koruyucusudur. Oruç sırasında yan etkiler ortaya çıkarsa, insanlara iyi bir destek vermek için homeopatiyi kullanabiliriz. Homeopati hayati gücü güçlendirir ve böylece iç dengeyi korur.

Oruç sırasında vücut doğal temizlik süreçlerinden geçtiğinden, detoksifikasyon ve sonrasındaki yenilenmede önemli olan karaciğer, bağırsaklar, safra ve dalak özellikle desteklenmelidir. Sağlıklı beslenme, egzersiz ve doğal ortamlar organların temizlenmesinde büyük rol oynuyor!

İşte bazı ipuçları: Karaciğeri detoksifiye etmek ve yenilemek için aşağıdakileri deneyebilirsiniz: Sabahları aç karnına limonlu su karaciğerinizi en iyi şekilde arındırır. Acı maddeler (örn. hindiba, enginar, karahindiba, zerdeçal) Bağırsakları temizlemek ve güçlendirmek (bağırsaklar ikinci beyninizdir!) Lahana ve her türlü turşu, kefir gibi fermente gıdalar bağırsak floranızı güçlendirir; oruç tutarken idealdir! Karnıyarık tohumu ve keten tohumları sindirimi teşvik eder ve bağırsakları temizler. Meyveler iyi antioksidanlar ve antiinflamatuardır. Sebze suları (yumuşak ve bağırsak dostu)

Safrayı ve dolayısıyla safra akışını desteklemek için şunları önerebilirim: Ceviz safra akışını teşvik eder. Zeytinyağı safra akışını destekler ve onun dışında da birçok faydası vardır. Nane ve karahindiba çayı rahatlatıcı ve sindirimi kolaylaştırıcı etkiye sahiptir. Sarımsak yağ sindirimini destekler.

Bağışıklık sisteminin güçlendirilmesi açısından dalak, oldukça önemlidir. Klorofil açısından zengin yeşil yapraklı sebzeler (ıspanak, karalahana) bu konuda yardımcı olur. Badem ve kabak çekirdeği bol miktarda E vitamini içerir aynı şekilde bağışıklık sistemini güçlendirmeye yardımcıdır. Elma ve kırmızı üzüm de kanı temizleyici etkisi sayesinde oldukça faydalıdır. Sadece sizin için neyin işe yaradığını deneyin.
( Burada verilen tavsiyeleri uzman tarafından kontrollü bir şekilde uygulamalısınız.)

Yürekten saygılarımla, Rita Berta Kaya

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir