Bir virüs türü olan korona virüsler, elektron mikroskobuyla bakıldığında yuvarlak ve üzerinde çıkıntıları olan bir taca benzetildiği için, Latince’ de” taç” anlamına gelen “korona” adını almıştır. Toplumumuzda yıllardır korona virüsler görülmektedir. Bunların en basitleri ve en sık görüleni nezledir. Burun akıntısıyla birlikte üst solunum yolu enfeksiyonuna neden olan 20 farklı virüs türünün bir grubu da korona virüstür.
Korona virüs ailesinden pek çok diğer korona virüs, yeni korona virüse göre daha hafif semptomların görüldüğü, daha hafif seyirli hastalıklara neden olmaktadır. Bu nedenle korona virüsler, günümüze kadar (1,5 yıl öncesine kadar), konu “soğuk algınlığı” gibi hastalıklar olduğunda büyük bir salgına yol açmamıştır. Zaman zaman korona virüsler insanlar ve hayvanlar arasında geçiş gösterebilmektedir.
Virüslerin genetik bilgisi, RNA’sının mutasyona uğraması sebebiyle değişiklik göstermektedir. Özellikle yüzey proteinlerinde hücreye tutunup, içeriye girmekte kullandığı proteinlerde değişiklik yaratarak, daha önce oluşmuş bağışıklık sisteminden kaçmakta, hem de daha hızlı çoğalıp hücrelere çok daha fazla zarar verebilmektedir.
Yeni Korona virüs Hastalığının (Covid-19) Belirtileri Nelerdir?
Yeni Korona virüs Hastalığı genel olarak ateş, kuru öksürük ve ilerleyen durumlarda solunum güçlüğü ile seyreden bir hastalıktır. Bunlara ilave olarak boğaz ağrısı, baş ağrısı bulantı-kusma, ishal, burun akıntısı, kas-eklem ağrısı, iştahsızlık gibi farklı yakınmalar da görülebilmektedir.
Hastalık bazı genç ve sağlıklı kişilerde hiçbir yakınmaya yol açmazken, bazı kişilerde daha hafif bir klinik tablo ile seyredebilmekte, ancak özellikle diyabet (şeker hastalığı), tansiyon yüksekliği, akciğer hastalığı, bağışıklık sistemi hastalığı bulunan kişilerde daha ağır ve hastane koşullarında tedavi gerektiren pnömoni (zatürre), akut solunum yetmezliği, böbrek yetmezliği gibi ciddi klinik tabloların ortaya çıkmasına neden olabilmekte, bazı vakalarda ise ölümle sonuçlanabilmektedir.
Bu bilgi- kaynak: Acıbadem Hastanesinin paylaşımından alınmıştır. Ve bu bilgi için kendilerine çok teşekkür ederim.
COVİD-19 HASTALIĞI ŞİDDETLENİYOR MU VE ÇOK YAYGIN MI?
Hayır, çoğu insanda grip belirtileri çok azdır veya hiç yoktur. Çocuklar ve ergenler çok nadiren etkilenir. Hamburg’da bir adli tıp doktorunun pozitif korona testi ile ölen 100’den fazla yaşlı kişiye yaptığı otopsiler sonucunda, tüm vakalarda en az bir tane daha” ağır hastalığı” ölüm sebebi olarak görmüştür. Yayınlanan diğer rakamlar(covid-19), nedenleri araştırılmadan, çoğunlukla şeffaf olmayan varsayımlara dayanmaktadır.
SAĞLIKLI (BAĞIŞIKLIĞI GÜÇLÜ) KİŞİLER RİSK ALTINDA MI?
Hayır, vücut çapraz bağışıklık, antikorlar ve/veya hücresel düzeyde “öldürücü lenfositler” tarafından korunur. Herhangi bir gripte olduğu gibi, bağışıklık sistemi zayıf olan yaşlı, multimorbid insanlar risk altındadır.
COVİD-19’DAN ÖLEBİLİR MİYİZ?
Virüs testi pozitifse, ölüm nedeni genellikle altta yatan ciddi bir hastalıktır. Ortalama yaş 80 (İtalya) ile 86 (İsveç) arasındaydı. Büyük çoğunluk SARS-CoV-2 nedeniyle ölmez, bunun yerine pozitif SARS-CoV-2 testi ile ölür. ABD CDC (Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezleri) de şu anda bugüne kadar sayılan 100.000 veya daha fazla “korona ölümünün” yalnızca yaklaşık %6’sının Covid-19’dan öldüğünü hesaplamış. Diğer %94 için, CDC en az bir başka ölüm nedeni buldu.
PANDEMİ GERÇEKTEN NEDİR?
DSÖ’nün 2009 yılına kadar geçerli olan kriterlerine göre, bir pandeminin belirlenmesi, en ciddi hastalık seyri ve aşırı ölüm oranı ile bir oluşum gerektiriyordu. Mayıs 2009’da tanım, artık hastalığın ciddiyetine değil, yalnızca küresel yayılımına bağlı olması gerektiği şeklinde revize edildi. Bu tanıma göre, artık her yıllık grip salgını ile beklenen dünya çapında yayılma kriteri.
MEVCUT KORONA ENFEKSİYON AKIŞI, ÖNCEKİ GRİP ENFEKSİYONUNDAN DAHA TEHLİKELİ Mİ?
Hayır, 2017/2018 grip dalgası Almanya’da yaklaşık 25.000 (tahmini) ek ölüme yol açtı, diğer yandan Şubat-Ağustos 2020 arasında yalnızca “Covid 19 ile bağlantılı” yaklaşık 9.500 ölüm var, yani 45 korona pozitif günlük ölümler. Almanya’da tüm ölüm nedenleri için günlük ölüm oranı yaklaşık 2.600 kişidir.
SARS-CoV-2‘nin bulaşıcılık, hastalık yükü ve ölüm oranları açısından gripten önemli ölçüde daha tehlikeli olabileceğine dair korkuların yanlış olduğu kanıtlandı. Vakaların büyük çoğunluğunda enfeksiyon semptomsuzdur veya hafif grip semptomlarıyla seyreder. Daha önce hastalıkları olan yaşlı, zayıflamış kişilerin Covid-19 geliştirme riski daha yüksektir. Ancak özellikle Mart 2020’de hastalık dalgasının başlangıcında çok zor olan kusurların birçoğu panikten (entübasyon vb.) ve tedavi hatalarından kaynaklanmaktadır. Uzun vadeli etkileri henüz kanıtlanmamıştır. Dünya çapında yapılan toplam 23 çalışmanın değerlendirilmesi, 70 yaşın üzerindeki kişiler için korona enfeksiyonu ölüm oranının (IFR) yaklaşık %0.12 , 70 yaşın altındaki kişiler için ise yalnızca %0.04 olduğunu göstermiştir.
SARS-COV2 “YENİ” mi?
Vuhan virüsünün uzun süredir bilinen soğuk algınlığı korona virüs ailesindeki başka bir geçici mutasyon olduğuna dair birçok gösterge var. Covid-19 öncesi döneme ait kan ürünleri araştırmaları, insanların %80’inden fazlasının, diğer “soğuk algınlığı “korona virüslerle olan ilişkisi nedeniyle yeni korona virüse karşı zaten bağışık olduğunu ve bu yüzden yeni görülen bu virüsün (immun) bağışıklığı genellikle koruduğu gözlemleniyor.
VİRÜS FARKLI ÜLKELERDE FARKLILIK GÖSTERİR Mİ?
Virüsler ulusal sınırlarla ilgilenmezler. Dünya çapında yayılıyorlar, ancak sapan hastalık/ölüm oranları yerel farklılıklarla açıklanabilir. Kötü sağlık sistemleri, hastane mikropları, panik kararları, tedavi hataları, ilaç deneyleri birçok yerde farklı şekillerde hastaların optimal bakım alamamasına neden oldu. Yasal ve organizasyonel nedenler de ülkeleri karşılaştırmayı zorlaştırıyor: Sayım yöntemi çok farklı, finansal caydırıcı unsurlar bir hastanın “koronalı” olarak sınıflandırılmasını teşvik ediyor.
Bu bilgi Almanya Corona Komitesi‘nden alınmıştır ve bu komite başlangıçtan beri ciddiyetle araştırıp, doğru bilgileri almamızı sağlamıştır. Bunun için kendilerine teşekkür ederim.
Tabii ki ilk Covid belirtileri de dünyada homeopati ile başarılı bir şekilde tedavi ediliyor. Buraya bir örnek eklemek istiyorum: Prof.Dr. Pradeep Kumar Gupta, Naiminath Homeopati Hastanesinin kurucusudur ve Homeopati alanında dünyada öncüdür. N.H.M.C, Hindistan’ın sağlık bakanlığı onaylı ilk N.A.B Akredite Homoeopathic Hastanesidir.( Hindistan’da; Homeopati Sağlık Bakanlığı, Ayurveda Sağlık Bakanlığı ve Tıp Sağlık Bakanlığı olarak üç ayrı sağlık bakanlığı vardır.)
Hastane her hastalık için tedavi sunar ve çok ekonomiktir. Hastane 1089’dan fazla kanser vakasını başarıyla tedavi etti ve bunun dışında 2000’den fazla diyabet vakasını, 5200’den fazla Romatoid Artrit vakasını, 1500’den fazla sedef hastalığı vakasını, 2000’den fazla kronik böbrek yetmezliği vakasını, yaklaşık 8000 hipertiroidi vakasını tedavi etmiştir.
Dünya standartlarında eğitim ve tedavi sağlamak için, bu 75 yataklı Homoeopatik Hastane (Uttar Pradesh’teki tüm Homoeopatik Kurumlar arasında en büyüğü) 4 Ocak 2008’den beri faaliyet göstermektedir ve her gün 500’den fazla ayakta tedavi edilen hastaya ve 40’ın üzerinde yatan hastaya bakmaktadır.
Hastanenin Vizyonu:
Gençleri titiz ve yoğun bir eğitim yoluyla Homoeopatik Tıp Sistemi alanında en yüksek profesyonel ve klinik becerilerle donatılmış ,en yetkin doktorlara dönüştürmeye adanmış, yenilikçi, lider, küresel bir Homoeopatik Tıp Fakültesi, Hastane ve Araştırma Merkezi olmaktır. Bütünsel yaklaşım ve uygun rehberlik ile.
Naiminath Homoeopathic Hospital’ın misyonu;
Hasta bakımında mükemmellik standardını belirleyerek ,Topluluğumuzun ve Global Topluluğun sağlığını iyileştirmeyi hedeflemiştir.
Dünyanın önde gelen Homoeopatik sağlık kurumu olmak, tomurcuklanan sağlık profesyonellerini eğitmek ve uygun klinik araştırmalara katılmaktır. Bununla birlikte güven, dürüstlük, karşılıklı saygı ve şefkat ortamını geliştirmektir.
http://naiminath.org/Hospital/Index
Sizlere bahsettiğim , sadece “ Klasik Homeopati, iyi beslenme ve sevgi ile tedavi ” sunan bu Homeopatik hastanelerin dünyada hızla çoğalması ,aynı zamanda Türkiye’ de en kısa sürede böyle bir Homeopatik hastaneyi sizlerle birlikte kurabilmek ve bu hastanelerin ülkemizde hızla artmasını sağlamak en büyük isteğimdir.
Sevgiler Homeopat Rita KAYA