“ Bilimsel değilsin !!!! “ İyi bir şekilde test edilene kadar, yeni bir aşıyı kabullenmek için kendinize biraz daha zaman vermek istediğinizde bu sözü her zaman duyarsınız.

Peki ya, “ bilim ” nedir ???

Bilim kelimesi Almanca‘da wissen schaft; bilgi, ön bilgi, onay; Latince’de ise scientia; sistematik olarak genişletilen, toplanan, korunan, öğretilen ve aktarılan bir çağın insan bilgisi, bilgi ve deneyiminin bütününü ifade eder. Araştırma sürecinde üretilen sonuçların, ifadelerin, gerçeklerin, teorilerin bütünüdür bilim.

Bilim, doğa, teknoloji, toplum ve düşüncenin temel özellikleri, nedensel ilişkileri ve yasaları hakkında kavramlar, kategoriler, ölçümler, yasalar, teoriler ve hipotezler şeklinde sabitlenmiş bir bilgi sistemidir. Bir yandan bilim, belirli bir zamanda bizim için güvenli ve hatasız olduğu düşünülen tüm sağlam temellere sahip ve doğrulanabilir bilgi anlamına gelir.

Öte yandan da, biz insanların bu bilgiyi geliştirme ve yeniden sorgulama faaliyetini araştırma olarak tanımlar. Dr. Samuel Hahneman, hastalık ve sağlığın temel özellikleri hakkındaki homeopatik bilgi sistemiyle, benzer şekilde iyileştiren yasayla, ilaçların güçleri hakkındaki bilgiler konusunda bilimsel olarak çalışmıştır.

Doğanın, teknolojinin, toplumun ve düşüncenin nedensel ilişkilerini ve yasalarını kavramlar, kategoriler, ölçüler, yasalar, teoriler ve hipotezler şeklinde tespit etmiş ve “Organon” kitabında yazmıştır. Ve Hahnemann‘ın yolunu izleyen doktorlar, homeopatlar, 220 yıldır dünyanın her yerindeki milyonlarca, hatta milyarlarca insan üzerinde homeopati teorisini ve iyileştirici etkisini görmüşlerdir.

Bence bu da araştırmalar ve uygulamalarla ortaya çıkan gerçek bir bilimdir.

Sizlere Prof. Dr. rer. nat Karina Reis ve Tıbbi Mikrobiyoloji Profesörü Dr. Susarit Bhakdi nin ( ikisi de virolog ve bir çok ödüle sahiptir); “Korona Yanlış Alarm mı?” kitabından bazı alıntılardan bahsetmek istiyorum.

Sayılar, tarihler ve arka planlar vb.
www.goldegg-verlag.co

Korkulan hastalıklara karşı aşıların geliştirilmesi;

Çiçek hastalığı, difteri, tetanoz ve çocuk felci gibi hastalıklar tıp tarihinde önemli bir dönüm noktası olmuştur.
Her birine karşı aşılar geliştirilmiştir. Bugün koruyucu hekimliğin standart repertuarının bir parçası olan bir dizi başka hastalık ve aşı mevcuttur.

Aşılar insan hayatını kurtarır, ancak tüm hastalıklar için işe yaramaz ve her zaman faydalı değildir. Bu nedenle yazarlar, SARS-CoV-2 için küresel bir aşılama programının mantıklı olmadığı ve baştan başarısızlığa mahkum olduğu görüşündedir. Riskler yönetilemez, olası bir fayda belirgin değildir. Birçok uzman, COVID-19 aşılarının aceleye getirilmesine karşı uyarıyor. Yine de bunun için yoğun bir yarış var. Aşı geliştirme gerçekleştirilmelidir.

Şu anda, bazıları halihazırda ileri klinik aşamalarda olan en az 150 COVID-19 aşı adayı var. Birçok çalışma yer almaktadır. Aşılamanın temel amacı, virüsün bağlayıcı proteinine karşı koruyucu antikorların oluşumunu teşvik etmektir. “Burada, Biontech / Pfizer aşısı böyle olduğu için, yazarların gen bazlı aşılar hakkındaki sözlerini bildirmek istiyorum.

Yazarlar -Dr. Karina Reis ve Dr. Sucharit Bhakdi:

Yeni gen temelli aşılar; viral gen, dairesel DNA (plazmit) şeklinde eklenir ya da gen doğrudan mRNA olarak hücrelere girer.
DNA bazlı aşılar tehlikedir, çünkü hücre genomuna dahil edilirler. Bu sözde “yerleştirme mutajenezi” nadir görülen bir durumdur.

Ancak çok nadir olaylar hızla önemli hale gelebilir.Fırsat sayısı uygun olduğunda toplu aşılamada daha büyük boyutlara ulaşabilir.

Üreme sistemi hücrelerine yerleştirilirse, değiştirilen genetik bilgi anneden çocuğa aktarılır. DNA aşılarının diğer tehlikeleri, anti-DNA antikorlarının üretimi ve otoimmün reaksiyonlardır. mRNA aşılarıyla ilgili önceki güvenlik endişeleri, sistemik inflamasyonu ve olası toksik etkileri içerir.

En son immünolojik bulgular nedeniyle, tüm gen temelli aşılardan kaynaklanan yepyeni, muazzam bir tehlike şimdi ön plana çıkıyor. Her virüs proteininin üretimi, hücrelerin dışında bozulma ürünlerinin ortaya çıkmasıyla doğrudan veya dolaylı olarak ilişkilendirilecek ve katil lenfositler bundan dolayı bir saldırıya yol açacaktır. Genellikle sağlıklı insanda lenfositler zaten bu tür SARS-CoV-2 ürünlerini (peptidler) tanırlar.

Bu nedenle, işaretlenmiş hücrelerde otoimmün saldırıların gerçekleştiği varsayılmalıdır.

Öldürücü lenfositlerin hassas ve hatta yeri doldurulamaz hücrelere saldırısı trajik sonuçlara yol açabilir.

Lütfen sayıları, tarihleri ve arka planları anlatan Dr. Karina Reis ve Dr. Sucharit Bhakdi , “Korona Yanlış Alarm mı?” kitabını okuyun.

Bu yeni mRNA aşılaması bilimsel mi ?????

Aşılar genellikle en az 5 ila en fazla 10 yıl boyunca test edilir. Bu gen temelli – Biontech / Pfizer aşısı, 1 yıllık tecrübesi bile olmayan bir “acil durum onayı” olduğundan, yan etkiler nadiren bildirilmektedir.

Uzun vadeli etkileri henüz bilinmemektedir. Bu konu hakkında çok farklı “bilimsel görüşler” var ve bununla ilgili işte sizlere birkaç video;


Mücadele Tıbbi mi Siyasi mi? – Op. Dr. Bilgehan Bilge Pandemi Gerçekleri – Prof. Dr. Serhat Fındık

İnsanların aşı olmaktan korktuklarını anlayabiliyorum! Aynı zamanda “aşıdan” korkan ya da maddi kayıp korkusu gibi vb. olan birçok insan var. Bunlara saygı duyulması gerekir.

Bir homeopat olarak Covid 19’dan korkmuyorum, çünkü bana tedavi edilecek semptomları gösteren yaşam gücüne güveniyorum, böylece buna uygun, “benzer” bir homeopatik ilaç bulup onunla iyileşebilirim. Benim kendi tecrübelerime, binlerce homeopat ve alternatif doktorun tecrübesine göre, Covid 19’un %99’u homeopatlar ve diğer birçok alternatif şifa yöntemi ile tedavi edilebilir.

Ama ne yazık ki buna izin verilmiyor. Aksine “bilimsel olarak test edilmemiş aşı, başka şansı olmadığına inanan milyonlarca korkmuş insana yapılıyor. Bir şey bilimsel olarak geliştirilmiş olsa bile, bilim adamı yaptığı işin sorumluluğunu alır. Bu yeni gen temelli aşıda durum böyle değil. Buna rağmen Almanya ve Türkiye’deki hükümet bunu imzaladı.

Hiçbir zaman %100 güvenliğe asla ulaşamazsınız.
Hepimiz bir kez ölürüz.!

Teşekkür ederim” kelimesinin etkisi çok güçlüdür. Bilimsel olarak kanıtlanmıştır. Mutluluk hormonu seviyenizi önemli ölçüde ve sürdürülebilir bir şekilde artırmanın ve böylece fiziksel ve zihinsel sağlığınızı artırmanın çok basit yolları vardır.

Hayattayken her zaman belli bir risk taşırsınız, korkuyu sevgiye dönüştürerek , kendi bağışıklık sistemimizi güçlendirebiliriz. Ve bunu kendimize her zaman hatırlatmak zorundayız. Zaman ayırıp ,okuduğunuz için teşekkür ederim.

Sevgiler Homeopat Rita Kaya

Bir Yanıt “Aşı ve Bilim”

  1. Harika güzel bir yazı…Söylediklerine katılıyorum…Ve insanlığın neden hiç birşeyi sorgulamadığını kendime soruyorum hep..Korku zihinleri ele geçirdiğinde ve bu medya tarafından algı yönetimi ile bilinçli şekilde yapıldığında, maalesef sorgulayan zihin, yerini hipnotize bir zihine bırakıyor…
    Çok teşekkür ederim kendi adıma..İnşallah çok insana ışık olur bu yazı Ritacım..??

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir