Başkaları benim hakkımda ne düşünüyor? Homeopatlar için danışanlarının, zihin, beden ve ruh bütün olarak önemlidir, biz homeopatlar her zaman semptomların bütününü dikkate alırız. Bizim için hastalığın adı ya da kan/idrar değerleri çok önemli değil (ama bunları da genel semptom tablomuza dahil ediyoruz).
Bizim için sebep ya da tetikleyici faktör çok daha önemlidir, tabi ki bir de semptomlar ve modaliteler (iyi gelen, kötü gelen). Örneğin, birisi baş ağrısı, adet sorunları veya ayak ağrısı ile gelirse, homeopatik analizde bunun sebebini bulmak önemlidir (genellikle zihinsel düzeyde ortaya çıkar). Birden fazla repertuarımız var (bunlar, homeopatik ilaçların denemelerinden sonra ortaya çıkan semptomların kaydedilmesiyle, derlenen eserler/ansiklopedilerdir).
Bu kaynakların içeriğini bir örnekle açıklayayım; Zihin bölümünde “başkalarının fikirlerine karşı duyarlı, hassas “ kişiler için 35 adet farklı ilaç bulabiliriz. Ya da baskılanmış öfkeden sonra, saygı veya değer verilmemesi sonucunda, kızgınlık, keder sonrasında çıkan semptomlar için, bu kaynaklara bakıldığında bu sebepleri diğer semptomlarla birleştirerek yani, danışanın bütün semptomlarını görüp, analiz ederek benzer bir ilaç bulabilirsiniz.
Pek çok insan kendi duygularına göre yaşamaz, ancak başkalarının kendileri hakkında ne düşündüğü ile ilgilenir veya başkaları için her şeyi yapar.
Duygularını bastırırlar, çocukluklarından beri başkaları için yaşarlar çünkü, “başkaları onlardan şunu ya da bunu ister” diye ya da böyle davranırlarsa daha çok sevileceklerini düşündükleri için…
Bu, genellikle bebeklik döneminde başlayan hastalıkların en büyük nedenlerinden biridir. İnsanlar kendi duygularını yaşamadıklarında ve sürekli bu duygularını bastırdıklarında, yaşam gücü bu baskıları yatıştırmak için bir çıkış yolu bulmaya çalışır.
Bu genellikle başlangıçta yüksek tansiyon (uzun süredir çözülemeyen sorun) veya diş ağrısı/diş sorunları (öfke, kızgınlık veya nefret gibi ifade edilmemiş duygular) gibi fiziksel sorunlara yol açar. Günümüzün makine tıbbı ile, bu duygular sürekli olarak bastırılır ve yaşam gücü, öfkeyi hafifletmek için başka bir yol bulmaya zorlanır.
Yaşam enerjisi her zaman hayati organların korunmasını sağlar, bu nedenle her zaman sistemli bir yol izler. Baskılamadan sonra, önce ciltte semptomlar yapar, sonra mukoza zarını, üst solunum organlarını (ağız, burun, kulaklar), sonra kemikleri vb. hayati organları etkiler, kanser/Alzheimer, demans, kalp ve beyin en sonunda !!!
Yaşam enerjimize kulak vermeliyiz, bize hep belirtilerle bir şeyler anlatmak ister, bize zarar vermek istemez! İşte herkesi memnun etmek istememizin birkaç nedeni:
Örneğin, herkesi memnun etmek istemek, reddedilme korkusuna bir tepki olabilir. Onları memnun etmezsek, başkalarının bizi sevmeyeceğinden korkarız.
Bu da bağlanma ihtiyacımızı zedeleyebilir çünkü bir grubun parçası olmak ve ait olduğumuzu hissetmek isteriz.
Veya çatışmadan kaçınma var:
Karşımızdaki kişiden farklı bir şey istiyorsak tartışmalar olabilir. Bu tutarsızlıklar birçok insan için rahatsız edicidir, örneğin bir çatışma durumunda meydana gelebilecek duygusal yaralanmalardan korktuğumuz veya başkalarını korumak istediğimiz için! Ayrıca, onları memnun etmediğimiz takdirde buna dayanamayacakları iddia edilen başkaları için endişelenmemiz de söz konusu olabilir.
Hayal kırıklığına uğramanın veya sinirlenmenin ne kadar rahatsız edici olduğunu biliyoruz ve diğer insanları bu acıdan kurtarmak istiyoruz. Aslında kimseyi memnun edemez, kurtaramazsınız.
Yeri doldurulamaz olma duygusu;
Başkalarını memnun etmemizi yaptırır. Halbuki “her zaman her şeyi yaparım” da bir egodur. Her zaman güven veren bir meslektaş, asla hayır demeyen bir arkadaş, çocuklarına her şeye izin veren bir ebeveyn olarak, herkesi memnun etmek istiyorsak, sizin vazgeçilmez olduğunuzu düşünmelerini istediğiniz ve kimsenin yerinizi almasını istemediğiniz için olabilir.
Bu bilinçli bir niyet olmasa bile, başkaları gerçekten bize bağımlı hale gelebilir ve kendimizi gerekli ve onaylanmış hissederiz. Düşük benlik saygısını telafi etmeye çalışıyor olabiliriz. Bu semptomları, özellikle kadınlarda (annelerde) pratiğimde sıklıkla görüyorum.
Herkesi memnun etmek istiyorsak, diğer, ayrıca çok bireysel nedenler veya yukarıdaki nedenlerin bir kombinasyonu rol oynayabilir. Ama soru şu ki……Başkaları için doğru olan nedir? Bağlanmak, uyum, başkalarını korumak veya yeri doldurulamaz olmak arzusuyla ilgili :
Sonuçta, çoğu zaman başkaları için neyin doğru olduğunu, neyin en iyi olduğunu kesinlikle her zaman bilemeyiz. Başka bir deyişle, çoğu zaman yalnızca başkaları için yararlı olacağını düşündüğümüz veya onları memnun edecek şekilde davranırız. Ancak, kendimizi baskı altına aldığımızın ve bunun genellikle yalnızca kendi fikirlerimiz olduğunun farkına varırsak, bu, herkesi memnun etmeye çalışmaktan vazgeçmemize yardımcı olabilir. Ayrıca bunun kendimiz için birçok avantajı olabilir.
Neden herkesi memnun etmek zorunda değiliz?
Belki de bunu zaten kendiniz deneyimlediniz. Örneğin, tanıdığınız birinden kendiniz için bir randevu istediniz. Ancak, size ayıracak zamanı yoktu ve sizin için randevularını yeniden planlamadı. Bu gibi durumlarda hayal kırıklığına, hüsrana uğrayabilir ve hatta kızabiliriz. Bu hoş olmayan duygular genellikle uzun sürmez ama istersek bu deneyimden çok şey öğrenebiliriz.
Bu örnekte bahsettiğimiz ,size randevu vermeyen kişi için hayal kırıklığına uğramak ya da kızmak, kısacası ona bağlı olmak yerine başka birinden randevu alabilirsiniz. Bu sevgi ve takdir, birbirimizi memnun etmemize bağlı değildir, size randevu vermeyen o kişiyi yine de sevebilirsiniz, o da sizi sevebilir.
İşte bu hoş olmayan duygulara dayanabileceğimizi ve onları değiştirmek istediğimizde size ne yapabileceğinizle ilgili bir yöntem olarak Ho’oponopono tavsiye ederim. Bunu sizlere daha önceki blog yazılarımda anlatmıştım.
Bireysel psikolojinin kurucusu Alfred Adler, diğer insanlara “yapma düzeyinde” değil, “varlık düzeyinde” değer vermenin son noktasından bahseder.
Bu, “birbirimizi memnun etmeye çalıştığımız” için değil, “biz olduğumuz” için ,sevmemiz anlamına gelir.
Böylece hem diğer kişi hem de siz, birbiriniz için değer kaybetmeden kendi ihtiyaçlarınıza uygun olanı yapma özgürlüğüne sahipsiniz. Ben başkalarının beni takdir etmesini sağlamak için, duygularımı bastırmadan, onlar için vazgeçilmez olduğumu düşündürmeden, ne yapabilirim?
Yapabileceğiniz tek şey kendiniz olmak ve “doğal benliğinizin” sevimli olduğuna güvenmek. Yani anahtar kelime kendini sevmektir. Herkesi memnun ederek sevgi kazanmak zorunda değilsiniz, ancak başkalarına gerçekte kim olduğunuzu göstererek onlara sizi sevmeleri için bir şans vermiş olursunuz.
Mükemmeliyetçilik ve aşırı talepler bu nedenle gereksizdir. Somut olarak, bu şu anlama gelir: Ne istediğinizi ve ne istemediğinizi söyleyebilir ve başkalarıyla olan ilişkinin bundan zarar görmeyeceğine, büyüyüp gelişeceğine güvenebilirsiniz.
Aynısı tersi için de geçerlidir: uğraştığınız insanların, onları daha az seveceğinizden korkmanıza gerek kalmadan “doğal” davranmalarına da izin verilir. Pratikte bu, örneğin, birinin sizin için zamanı yoksa, gücenmemek anlamına gelir. Çok az durumda kişisel bir şeydir. Bunun yerine sakin kalabilir, yalnız zaman geçirebilir veya başka biriyle buluşabilirsiniz.
Duygusal bağımlılık ve öz bakım konularını da ele almak faydalı olabilir. Herkesi memnun etmek söz konusu olduğunda, slogan şu olabilir: Daha az baskı ve daha az şey yapmak, daha fazla takdir, daha fazla sevgi ve güven. Kesinlikle gereken şey, kendini yansıtma isteği, uygulama ve kendin olma cesaretidir.
Hayat her zaman seninle ilgilidir, başkalarıyla değil. Nasıl olduğumla ilgili, hayatımdan ne yaptığım tamamen bana bağlı, bu benim kararım. Başkalarının nasıl olduğu önemli değil, bu onların seçimi. Ama nasıl olduğum benim kararım.
Başkaları ne yaparsa yapsın, yapacağım herşey benim kararım. Kimsenin beni kızdırmasına, mutlu etmesine ya da mutsuz etmesine izin vermedim. Bu ayrıcalığı kendime sakladım. Lütfen %100 kendiniz için sorumluluk alın, başkaları için değil (Ho oponopono). Çünkü sorumluluktan vazgeçtiğinde ve mutlu olup olmadığına başka biri karar verdiğinde, bu nihai köleliktir.
Bütün bunları akılda tutarak, esenliğiniz için çok önemli olan; kendi kararlarınızı alarak yaşadığınız mutlu günler dilerim.
Saygılarımla, Rita Berta Kaya